top of page
fundraisingokulu

BİR KAYNAK GELİŞTİRMECİ MİSİN? O DA NE?

İnsanlarla tanıştığımızda “ne iş yapıyorsunuz?” sorularının cevabını kaynak geliştirme üzerine çalışıyorum dediğinizde karambol (confused) bir bakış ile karşılaştınız ise yalnız değilsiniz.  2006 senesinden beri bu sektörde çalışıyorum ve hala yakınlarım, bazen de aynı kurum içerisindeki tanıdıklarım bile tam olarak bu pozisyonda olan birinin sorumluluğunun ne olduğunu anladıklarından emin değilim. 🙂 Bazen kısaca insanlara bir nevi çöpçatanlık (matchmaker) olarak anlatıyorum. Bir kuruma, projeye vs. kurumun kendi çevresinden ya da ortak ilgi alanları olan bir gruptan ortak(lar) buluyorum çünkü.


Türkiye’ye iki buçuk yıl önce taşındığımdan beri aynı sektörden bile bazı insanların “fundraising” diye hitap ettiğimiz alanla ilgili yanlış bir algıları olduğunun farkına vardım. Bizlerin sorumluluğunun sadece para toplamak olduğunu düşünüyorlar. Ya da danışman olarak ziyaret ettiğim kuruma (vakıf, dernek vs.) gittiğimde onların çoğu zaman beklentileri yanımda bir halde hazır bir bağışçı listesi ile gelmem, ya da onlara maddi hedeflerini gerçekleştirmeleri için bir “basit” formül vermem. İşimiz keşke o kadar kolay olsa, değil mi? Oysa ki bu pozisyon çok zaman, emek ve samimiyet gerektiriyor.


Sonuçta işin neticesi kaynak (maddi anlamda – nakdî ve/veya ayni (in-kind)) tabii, ama asıl işin büyük bir bölümü ilişkileri kurma ve geliştirme (özellikle büyük bağışlarda).  İşin kendisinin aslında çok küçük bir bölümü para toplamak. Bunu da bağışı ‘istemek’ (the ask) olarak hitap ettiğimiz bir safha da yapıyoruz. Herkes bir seferlik bir bağış alabilir/yapabilir. O bağışçı yapar bağışını ve bir daha yüzünü görmeyebilirsin ama, bu bağışın önceliğinde ve sonrasında bir takım şeyleri doğru yapmazsan eğer, işte kurumlarımızın sürdürebilirliği ve geleceğini gerçekleştirmek istiyorsak burası çok önemli! Bu kişi hala potansiyel bir bağışçı iken ilişki kurma çabalarına yetiştirmek “cultivation” deniyor. Yeni bir ilişkiyi, bir tohum ekildikten sonrası gibi, yetiştirmemiz gerekiyor. Bunu sulamakla olmasa da, zamanımızla, onlara verdiğimiz ilgi ile yetiştiriyoruz. Onların kurumumuzu tanımasını istediğimiz gibi, biz de onları tanıyoruz. Bu bazen saatler, bazen de bir kaç sene sürebiliyor. Doğru şekilde yapılandırıldığında, bağış isteme zamanı geldiğinde bu çabaların meyvesini alabiliyoruz. Kurumun bir bağışçısı olduktan sonra da işimiz bitmiyor. Bağışçımızı bağışçı idaresi “donor stewardship” ile kurumumuza yakın ve bağlı tutuyoruz. Bağışlarının doğru bir şekilde kullanıldığını ve kendilerin kuruma önemini vurguluyoruz bu dönemde.


Görüldüğü gibi, işin büyük bir bölümü ilişkilerin yönetimi ile ilgili. Bu sebeple ben normalde işimiz için ve bizim yaptığımız pozisyonları Geliştirme Sorumlusu/ Profesyoneli “Development Professional/Officer” ve bölümümüzün işini de Gelişim “Advancement” olarak vurguluyorum. İşimizin büyük bir parçası kurumumuzun gelişimi için geliştirme çalışmaları yapmamız. Çalıştığımız kurum ve çevresi “constituency” ile arasındaki ilişkileri geliştirip, o ilişki doğru bir şekilde güçlendikten sonra ucu maddi bir tutara dayanan bir ortaklık kurmak ve tabi ki bu bir döngü olduğu için, bunu iki tarafın da memnun kalacağı bir şekilde devam ettirmek.

~ Aslı Özgüz Uzun

Photo Courtesy of Nina Matthews Photography

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page