top of page
fundraisingokulu

BİR STK ÇALIŞANI BİLDİRİYOR!

Hadi gelin itiraf edelim, Türkiye’deki sivil toplum çalışanları olarak hepimiz zaman zaman kendimizi bu küçücük sektörün içinde sıkışmış ve bunalmış hissediyoruz.  Hayatta hiç kimsenin işi kolay değil, kabul.  Ancak özel sektörde kurumsal bir şirkette çalışmış ve ardından bir sivil toplum kuruluşunda kendinizi bulmuşsanız bu sektörün çok daha çetrefilli olduğunu  açık bir biçimde görüyorsunuz.

Yine de bu sektöre uzaktan bakan pek çok kişi için sivil toplum çalışanları 7/24 elele tutuşup dünya barışı için güle oynaya çalışan serseri ruhlu insanlar. Mesela işyerinde canınızın burnunuzdan geldiği bir gün telefonunuz çalıyor ve arkadaşınız senelerdir “gofret satmaktan” çok sıkıldığını artık “corporate” dünyadan uzaklaşmak istediğini ve “anlamlı” bir şeyler yapmak için sivil toplumda çalışmak istediğini söylüyor.  Şimdi anahtar kelimeleri alt alta koyalım:

Gofret satmak:  Her ne hikmetse zaten bu hayatta kimse “Ürün Müdürü” , “Sales& Marketing Specialist” gibi unvanlara sahip olma derdinde değil. Emin olun o unvanları almak için hiç çaba harcamadılar, mesela katiyen beş kuruş para almadan staj yapmadıklarına emin olabilirsiniz. Yaptıkları işi eğer böyle ifade ederlerse,  kendi işlerini hor gördüklerini ve bizim işimizi ne kadar ulvi olarak gördüklerini algılayacağımızı düşünüyorlar sanırım. “gofret satmak” ayıp değildir arkadaşlar ama gerçekte “gofret satmadığınızı” biliyoruz.

“corporate” dünya:  Kar amacı gütmeyen kurum ya da hadi sizin dilinizle söyleyelim non-profitlerin de hedefleri olduğunu ve bunlara ulaşmak için yeri geldiğinde çok daha agresif olabileceğini unutmayın. Hatta tam da “kar amacı güdülmediği” için iş hayatınızın çok daha zor olacağını bir kenara yazın ve hiç unutmayın. Alışık olduğunuz koca koca bütçeler,  ASAP dediğinizde tir tir titrettiğiniz BTL, ATL, digital ajanslarınız, IT departmanlarınız,  IK’cılarınızın olmadığı bir dünyadan bahsediyoruz. Üstelik sanki tüm bu imkanlar gani gani varmışcasına başarı göstermeniz gerekiyor ki bu da işin tuzu biberi.

“anlamlı” bir şey:  Anlamlı şeyleri yapmak çok kolay değildir. Mesela yeri gelecek Anadolu’nun ücra bir köşesinde “aile reisi” babayı kız çocuğunu okula göndermesi için ikna edeceksiniz, her sabah dünyadaki insan haklarına aykırı uygulamaları görecek, iklim değişikliği çevre felaketleri gibi korkunç senaryolara bakıp “bu dünyaya çocuk getirilmez.” diyeceksiniz.  Kaynak geliştirmedeyseniz, bulamadığınız her kaynak= hayata geçemeyen bir proje ( çözülemeyen toplumsal bir sorun) olarak kalacak.  Ayrıca tüm bu sorunları çözmek için sağlam sinirlere ve güçlü motivasyona ihtiyacınız var. Yani artık bir işi yarım bırakıp çıkarken “Bana ne ya… sanki dünyayı mı kurtarıyorum?” deme lüksünüz yok.  Bitiremediğiniz her iş sizi uykularınızdan edecek,  7/24 çalışsanız işleriniz bitmeyecek gibi hissedeceksiniz. Kısacası bizi arayıp bu lafları ettiğinizde altan alta söylemek istediğinizin  “yaptığım işten çok sıkıldım ama çalışmadan duramam, sivil toplum rahat gibi gözüküyor. Azıcık kayın, bana açın, elele tutuşup bütün gün stressiz takılalım.” demek olduğunu biliyoruz.  Hiç zahmet etmeyin,  arkadaşlar.

Zaten bütçe de yok.

Sevgiler

 

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page