Üyelik aidatları, bağış kampanyaları, sponsorluklar, ürün satışları, kermesler, açık artırmalar, davetiye satışları, gezi organizasyonları, aynî destekler, yardım geceleri(balolar), eş dost bağlantılarıyla büyük bağışlar…
Geçtiğimiz son 20 yılda Türkiye’de fundraising yani kaynak yaratma anlayışı temelde bu çerçevedeydi… Ama dünyada fundraising artık bu yöntemlere dayanarak ilerlemiyor!
Artık dünya değişiyor, sivil toplum kuruluşları da değişiyor… Sivil toplum artık farkında ki daha kaliteli, dişe dokunur gerçek başarılar kazanmak için SÜRDÜRÜLEBİLİR bir kaynağa ihtiyaç var. Ve bunu başarabilmek için stratejik bir bakış açısıyla kaynak yaratma konusuna eğilmeye…
Bu alanda Avrupa ülkelerini oldukça geriden takip ediyoruz. Internetin varlığı ve uluslararası kurumların Türkiye’de ortaya koyduğu farklı bakış açılarıyla Türkiye’de kaynak yaratma yöntemleri yavaş yavaş gelişiyor, değişiyor.
Türkiye’de bir çok kurum daha yeni yeni kaynak yaratma departmanı tanımlamaya başladı. Yeni yeni bu alanda iş ilanı duyuruları gazetelerde yer buluyor, yeni yeni bu konuda uzmanlaşmış deneyim sahibi insanlar yetişmeye başladı.
Kaynak yaratma yöntemlerine bakış yanında, kabul etmek lazım ki bağışı yapan kişilere bakış da oldukça zayıf.
Türkiye’de bağış yapan kitle oldukça dar olmasına rağmen bu değerli kişilere hoyratça davranıyoruz, yeterli önemi ve değeri vermiyoruz; Onlara yeterince TEŞEKKÜR etmiyoruz, bağışçılarımızı tanımıyoruz, tanımaya çalışmıyoruz! Bağış yapmalarının arkasındaki temel motivasyon nedir yeterince irdelemiyoruz? Onların kurumumuza inancını ve bağlılığını arttıracak stratejik adımlar atmıyoruz. Ama aslında başlamamız gereken nokta tam da burası.
‘GÜNÜ KURTARMAK‘ değil, uzun vadede kurumu bir yerden bir yere taşımak olmalı Kaynak Yaratmanın temel amacı.
Atay B.
Haziran 16, 2010
Yazinin sonucunda belirtilen kaynak yaratmanin temel amacina kesinlikle katiliyorum fakat uzun vadeli, duzenli, surdurulebilir kaynak yaratma bizde -Sivil Toplum Orgutlerini bir kenara birakalim- devlet eliyle bile (vergi, sigorta kurumlari gibi) zar zor saglaniyor.
Turkiye’de kaynak yaratma yontemlerinin yavas gelismesini degerlendirirken ulke genelinin sosyoekonomik durumunu gozardi etmemek lazim; gelir ucurumlarinin bulundugu bu ulkede yardim, bagis tarzi ayrilabilecek gelirin dini vecibelerin yerine getirilmesine harcandigini da dusunursek, sihirli bir yontemle surdurulebilir kaynaga ulasilabilir.
Sihirli bir degnegin henuz yok ama yillardir kaynak gelistirmeye kendini adadigini ve beraber calistigin kurumlarda fark yarattigini biliyorum.
gyildirim
Haziran 16, 2010
Yorum için teşekkürler…
Herkesin bağış yapması beklenmiyor, gelir uçurumu çok yüksek ama şu anda bağış yapan kesim ülke nüfusunun %1i bile değil. Uluslararası trend araştırmaları sürekli Türkiye’yi işaret ediyor. Her anlamda potansiyelini ortaya koyuyor.
Bu sosya ekonomik durumdan çok bağış yapma kültürü ile bağlantılı. Bu ülkede Iphone alabilen, dünyanın en pahalı benzinini kullandığı halde otomobil kullanmaktan vazgeçmeyen, sıkça sinemaya gidebilen, vergilerle dünyanın en pahalı içki ve sigarasını içen geniş bir kesim var. Ayda 10 TL bağış yapmak kimsenin bütçesini sarzmaz, mesele düzenli bağış yapma kültürünün oturması ile ilgili. Bu da her ülkede yaşanan gelişim trendlerini gözlemlediğimiz de görülüyor ki zamanla oluşuyor. Burada uluslararası sivil toplum kuruluşlarına büyük rol düşüyor. Bu kurumlar sivil toplumun doğru yönde gelişmesine öncülük etmeliler.